5 Eylül 2020 Cumartesi

Hiçliği İstemek ya da Hiç İstememek!

D. W. Conway, nihilizmin kökenlerine dair yazısının bir yerinde, “Soykütüğü’nün en belirleyici ve tedirgin edici iddialarından biri” olarak kitabın 3. Bölümünün ilk aforizmasındaki şu iddiayı gösteriyor:

“İnsan istencinin temel gerçeği [die Grundtatsache] onun boşluktan korkma [horror vacuioluşudur. Bir amaca [Zielgereksinimi vardır –ve bu, hiçliği istemek yerine istememek olacaktır [das Nichts wollen, als nicht wollen]” (Daniel W. Conway, “Heidegger, Nietzsche ve Nihilizmin Kökenleri”, çev. Volkan Ay, Heidegger’in Nietzsche’si, Sadık Erol Er ve Volkan Ay (der.), İstanbul: Ayrıntı, 2019, s. 121)

Tedirgin oldunuz mu? “Hiçliği istemek yerine istememek” niye tedirgin edici olsun ki? Aslında Conway haklı, bu iddianın aslı gerçekten de tedirgin edici. O kadar ki yıllar önce okuduğum Soykütüğü’nden aklımda bütün netliğiyle kalan neredeyse tek cümle buydu, tabii asıl anlamıyla… Yazar köşeli parantez içerisinde Almancasını da vermişdas Nichts wollen, als nicht wollen! Yazının özgün metnini görmedim, ama “nadir birkaç düzeltme dışında” W. Kaufmann’ın çevirilerini kullanan (s. 111, dn. 7) Conway’in cümleyi yanlış aktarmış olması pek mümkün görünmüyor. (Kaufmann’ın çevirisini aşağıda veriyorum.)

Nietzsche’nin iddiası şu: İnsanoğlu istememektense, hiçbir şey istemiyor olmaktansa, hiçliği istemeyi tercih eder! Tedirgin edici olan da budur zaten. 

Çevirmen, metinde herhangi bir açıklık olmasa da, Ahmet İnam çevirisinin iğvasına kapılmışa benziyor, ama yine de bu iddianın çevirdiği/çevirdikleri haliyle (“Hiçliği istemek yerine istememek”) niye tedirgin edici olduğunu sorgulaması gerekirdi. Sorgulasa doğrusunu hemen bulurdu. Conway’in takip eden sayfalardaki “hiçlik istenci”ne dair yazdıklarını çevirdikten sonra o alıntıyı yeniden gözden geçirse yine bir sorun kalmazdı. Ama dedim ya, belki de Ahmet İnam’ın “otoritesi” ağır basmıştır.  

Ahmet İnam çevirisi: 

“Çileci idealin insan için bir­çok [!!?] anlamlı oluşu, insan isteminin temel gerçeğinin horror vacui'sinin bir ifadesidir: Bir amaca gereksinimi vardır - bu, hiçliği is­temek yerine, istememek olacaktır.” (Ahlakı Soykütüğü Üstüne: Bir Kavga Yazısı, İstanbul: Say, 2013, s. 115-16)

Belli ki “boşluk korkusu”nun etkisi altında kalan çevirmenlerimiz, “boşluk = hiçlik” gibisinden bir denklem kurup, aslında çok açık olan ifadeyi ters anlamışlar. Oysa hiçbir şey istememek boşluktur/hedefsizliktir; bir şeyi istemek ise (hiçliği istemek de olsa) bir hedef/erek/gaye/amaç sahibi olmak, böylece boşluk duygusunu ve korkusunu def etmek, hiç değilse kısmen yatıştırmaktır. Hiçlik istenci insanın “boşluk korkusu”nu aşabilmek için başvurabileceği son çaredir, kendi yıkımı pahasına olsa bile…

Nietzsche bu iddiayı bölümün, dolayısıyla kitabın son cümlesinde de tekrarlar: was ich anfangs sagte: lieber will noch der Mensch das Nichts wollen, als nicht wollen...” Fakat işin tuhafı mı desem, ne desem bilemiyorum, Ahmet İnam öncekiyle aynı mealdeki bu son cümleyi bu kez doğru çevirmiş:

“Başta söylediğim sonucu tekrarlarsak: İnsan istememeye karşı hiçliği istemeyi seçiyor.” (s. 182)

Nietzsche “başta söylediğim gibi” diyor, ama A. İnam başta nerde, ne demişti diye bakma, sorma, çeviriyi bir daha gözden geçirme zahmetine girmeyip ifadeyi bu kez ilk çevirdiğinin tam tersi anlamda doğru şekilde çeviriyor. Gerçekten tuhaf! 

Ahmet İnam’ın ve onu izleyenlerin berbat ettiği pasajın eli yüzü düzgün bir çevirisi de var: 

Zeynep Alangoya çevirisi: 

“Ne ki, çileci idealin insan için bu denli çok şey ifade etmiş olmasında, insan istencinin bir temel olgusu, onun horror vacui ’si (boşluk korkusu) dile gelmektedir: bir ereğe ihtiyaç duyar o, -ve hiç istememektense  hiçliği istemeyi yeğler. -Anlıyor musunuz beni?.. Anladınız mı beni?.. ‘Kesinlikle hayır, bayım!’ -Baştan başlayalım o halde.” (Ahlakın Soykütüğü: Bir Polemik, İst.: Kabalcı, 2011, s. 97-98)

Nietzsche’nin içine doğmuş anlaşılmayacağı. Kesinlikle anlamadıklarını söyleyecek kadar irfan, izan ve cesaret sahibi muhataplarını, okurlarını, meseleyi baştan ele alıp tartışmaya davet ederken, diğerlerini hep yaptığı gibi hesaptan düşmüş.

Biz hâlâ kesinlikle anlamıyoruz mein Herr! Anlat bize, en başından, anlat ki, biz de tartışalım dilimiz döndüğünce!

Kıssadan hisse: Her zaman en kötüsü anladığını sanmaktır. Hepimiz nerdeyse her gün düşüyoruz bu tuzağa. Anlamadığını anlamanın ne büyük bir irfan olduğunu, nasıl bir derinlik gerektirdiğini yeterince idrak edebiliyor muyuz? Bir de tercüme işinin sabır, özen, azim ve azami dikkat isteyen, yılmadan, yorulmadan nüanslarla boğuşmayı gerektiren ve evet, biraz da nankör bir iş olduğunu yeterince takdir edebiliyor muyuz?

İlaveten…

Almancası: „Daß aber überhaupt das asketische Ideal dem Menschen so viel bedeutet hat, darin drückt sich die Grundtatsache des menschlichen Willens aus, sein horror vacuier braucht ein Ziel - und eher will er noch das Nichts wollen als nicht wollen. - Versteht man mich?... Hat man mich verstanden?... »Schlechterdings nicht! mein Herr!« - Fangen wir also von vorne an.”

Kaufmann- Hollingdale çevirisi: “That the ascetic ideal has meant so many things to man, however, is an expression of the basic fact of the human will, its horror vacuiit needs a goal -- and it will rather will nothingness than not will” (Walter Kaufmann ve R. J. Hollingdale çevirisiOn the Genealogy of Morals, New York: Vintage Books, 1989, s. 97)