15 Şubat 2014 Cumartesi

Divançe -2


Bezme bir dahi dönüp gelmek değildi niyyetin
Gittiğin vakt anladım ömrüm şitâbından senin

Nedim


Birkaç Not:
Melih Cevdet Anday bir yazısından “Doğayı nasıl seviyorsak, şiirleri, resimleri de öyle sevmeyi öğrenmeye bakmalıyız” derken, bu beyti örnek göstererek, “... beytini, anlama çevirmeden sevebiliriz ancak” demiş (M. C. Anday, “Anlamadan Sevme”, Sosyalist Bir Dünya, İst.: Çağdaş Yayınları, 1975, s. 134).

Niye? Hani, “anlama çevirmeden” de sevilebilir, dese anlarım da, çubuğu tersine bükeyim derken bence düpedüz kırmış. Anlamı apaçık ortada beytin, ama sevmemek mümkün mü? Şiir olabilmesi için anlamla sınırlı olmayan, onun ötesine geçen birtakım değerleri barındırmalı, dese elbette anlarım. “Anlama çevirince” işin büyüsü kaçıyor, dese, bence kesinlikle öyle değil, ama bir dereceye kadar yine anlayabilirim. Ayrıca gün gibi aşikâr anlamdan nasıl kaçabilirim ki? İstesem de yapamam bunu. En ufak bir gölge, pus, sis şu bu bile söz konusu değil beyitte. Her neyse, dediğim gibi, çubuğu düzelteyim diye tersine bükerken kırmış bence.

Beytin ikinci mısraı kaynaklarda iki farklı şekilde geçiyor. Biri yukarıdaki şekilde, diğeri Anday’ın da yazdığı gibi, “Gittiğin vakt anladım azm-i şitabından senin” şeklinde. (Anday ilk mısradaki “değildi”yi “değilmiş” yapmış.) Halil Nihad yayınında (1340) ikinci mısra Anday’ın verdiği gibi, diğer versiyon dipnotta verilmiş (s. 155). Yukarıda Gölpınarlı’nın da tercih ettiği şekilde (Nedim Divanı, İst.: İnkılâp, 1951, s. 303) aktarıyorum. Bu haliyle çok daha “Nedimâne” bir edası var mısranın ve bence “ömrüm”, beytin punctum’udur!