14 Temmuz 2020 Salı

Sizce Zerdüşt’ün Düşünmek İçin Ne Kadar Süresi Vardı?

Zerdüşt’ün 3. kısmında (ya da “bölümünde”, artık ne derseniz) “Das andere Tanzlied” (Öteki Dans Şarkısı) başlıklı bölümde “yaşam”, Zerdüşt’e, “Biliyorum yakında beni terk etmeyi düşünüyorsun” dedikten sonra, homurtulu eski bir çandan bahsederek şöyle söylüyor:
  
“—hörst du diese Glocke Mitternachts die Stunde schlagen, so denkst du zwischen Eins und Zwölf daran –”

w Mustafa Tüzel şöyle çevirmiş (F. Nietzsche, Böyle Söyledi Zerdüşt, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016): 
“duyunca bu gece yarısı çanının saati vurduğunu, saat bir ile on iki arasında düşünürsün bunu” (s. 231)
Önce, “bu gece yarısı çanı” değil, “gece yarısı bu çanı” olacak. Sonra, “saat bir ile on iki arasında” değil, sadece “bir ile on iki arasında” (yani gece yarısında 12 kere vuran çan sesi süresince). “Gece yarısı 12’yi vuran çanın sesini duyduktan sonra 1 saat bekle, ondan sonra öğlen 12’ye kadar 11 saat boyunca düşün!” demiyor yaşam Zerdüşt’e, “gece yarısı çanın 12 kere vurma süresince düşün!” (Zerdüşt’ün 11 saati yok, sadece 12 saniyesi var düşünmek için!) Hemen ardından gelen ünlü şiir de çan sesini izleyerek 1’den 12’ye kadar mısra mısra sayıyor, 12 hariç: 12. çan sesi var ama altı boş ya da biz orada bir şey göremiyoruz.
Bir!
Ey insan! Kulak ver! 
İki!
Derin gece yarısı… vs… vs…

w Ahmet Cemal bu cümleyi daha doğru çevirmiş ama o da sorunlu (F. Nietzsche, İşte Böyle Dedi Zerdüşt, Kabalcı, 2007):
“gece yarısı bu çanın saatinin vurduğunu duyduğunda, birle on iki arasında düşünürsün” (s. 310)
“Bu çanın saatinin vurduğunu” değil, “bu çanın saati vurduğunu” (yani bu çan saat başını vurduğunda) olacak. 

Bu noktada, eski çevirilerde nasıl halledilmiş acaba bu cümle, diye merak ettim.

w A. Turan Oflazoğlu çevirisi (F. Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Bilgi, 1964):
“bu çanın, geceyarısını çaldığını işittiğinde, on ikiyle bir arası düşünürsün” (s. 248)
Oflazoğlu cümlenin ilk yarısını doğru anlamış da devamında kafası karışınca pratik bir çözüm bulmuş: Zerdüşt’ü M. Tüzel gibi 11 saat boyunca düşündürtmek yerine 1’le 12’nin yerini değiştirip düşünme süresini 1 saate indirmiş. Belki bu arada Nietzsche’yi düzelttiğini de düşünmüştür çevirmenimiz. (Oflazoğlu bölüm başlığını “İkinci Oyun Türküsü” diye çevirmiş.)

w Murat Batmankaya çevirisi (F. Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Say, 2010):
“Bu çan geceyarısını çaldığı vakit, on iki ile bir arasını düşünürsün” (s. 255)
Oflazoğlu çevirisini hatırlatır şekilde 12 ile 1 yer değiştirmiş, yani düşünme süresi bu çeviride de 1 saat, ama Zerdüşt’ün neyi düşüneceği hepten karışmış. (Batmankaya da bölüm başlığında Oflazoğlu gibi “dans” yerine “oyun” demeyi tercih etmiş: “Öteki Oyun Türküsü” (hani “Aç kapıyı beeezirgân baaaşı” gibi!!). Oflazoğlu bu bölümde geçen dansları “hora” ile karşılarken, Batmankaya “raks” demeyi tercih etmiş. Zerdüşt gibi, Nietzsche gibi sert adamlar dans etmez, diye mi düşünüyorlar, nedir? Ayrıca “türkü” sizce de buram buram Anadolu kokmuyor mu?).

w Osman Derinsu doğru anlamış gibi (F. Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu, Varlık, 1972. Bölüm başlığı: “İkinci Dans Türküsü”):
“geceyarısını çaldığını işittiğinde bu çanın, birle on iki arası düşünürsün” (s. 272)

w Sadi Irmak (evet, Decameron çevirisi de olan eski başbakanlardan Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak) hepsinden önce cümleyi çözmüş (F. Nietzsche, Zerdüşt Böyle Dedi, İkbal Kitabevi, 4. baskı, ty [1959?]. Bölüm başlığı: “Diğer Dans Şarkısı”):
“Bu çan gece yarısı saatini çalarken, birle on iki ara­sında bunu hatırlarsın.” (s. 250)
Sadi Irmak cümlenin neden bahsettiğini ve şiirin niye 1’den 12’ye kadar saydığını anlayınca gerisinin çocuk oyuncağı olduğunu göstermiş aslında ki cümleyi “doğru” anladığı, düşünmek yerine hatırlamaktan söz ederek Nietzsche’yi hafifçe düzeltmek istemesinden de belli. Öyle ya, bu kadarcık süre Zerdüşt’e bile yetmezdi düşünmek için! Oysa alegoride zaman elbette çok farklı akar. Cümleyi doğru anlamış da Nietzsche’yi anlamış mı gerçekten, tabii Nietzsche’yi anlamak ne kadar mümkünse, işte orası meşkuk.

w Son bir not: Yukarda sözünü ettiğim şiir (sırası gelmişken ya da gelmemişken, daha önce dinlemediyseniz, G. Mahler’in 3. Senfonisinin tüyler ürpertici dördüncü bölümünü bir yerlerden bulup da dinleyiverin lütfen), kitabın sonuna doğru, sondan bir önceki bölümde bir kez daha yer alıyor. Nietzsche çan seslerini gösteren sayılar dışında şiiri noktasına virgülüne dokunmadan aynen tekrarlamış. Çevirmenlerin de hiç şüphesiz aynını yapmaları gerekirdi. Fakat Osman Derinsu dışındaki çevirmenlerimiz, her ne hikmetse, şiirin kitapta daha önce geçtiğini mi fark etmemişler (üstelik Nietzsche “artık biliyorsunuz benim şarkımı” diye tüyo da vermiş), yoksa şiirin yeni bir çevirisini vererek marifet sergilemek mi istemişler bilinmez, farklı farklı mısralar üretmişler. Tuhaf gerçekten. İşin yoksa, Nietzsche şiiri kitabın iki bölümü arasında tashih mi etmiş diye, benim gibi, internette özgün dilinde Zerdüşt ara dur, sonra da otur bu yazıyı yaz! 

 Hadi en son bir not daha (18 Temmuz 2020)

Merak edenler için cümlenin İngilizce çevirilerinden internette bulabildiğim birkaç örnek:

“If thou hearest that clock at midnight strike the hour, thou thinkest of it between one and twelve” (Thus Spake Zarathustra, çev. Alexander Tille, The MacMillan Com., 1896, s. 330).

“–When thou hearest this clock strike the hours at midnight, then thinkest thou between one and twelve thereon–” (Thus Spake Zarathustra, çev. Thomas Common, The Modern Library, 1909, s. 254)

“… when you hear this bell strike the hour at midnight, then you think between one and twelve…” (Thus Spoke Zarathustra, çev. Walter Kaufmann, Penguin Books, 1985, s. 226-27)

“–when you hear this bell toll the hour at midnight, then you think between one and twelve about –” (Thus Spoke Zarathustra, çev. Adrian Del Caro, Cambridge University Press, 2007 [ilk baskı 2006], s. 183).